EGEÇEP’LE YAŞAMI SAVUNMAYA…
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün teması bu yıl “Plastik Kirliliğini Sonlandırmak”. Dünyada plastik kirliliğin sonlandırılması için küresel bir anlaşma çalışmaları devam ediyor. Uluslararası yasal bağlayıcılığı olan önlemler geliştirmek için Hükümetler Arası Müzakere Komitesi 5-14 Ağustos 2025 tarihlerinde bir kez daha toplanacak. Ülkede bir kutlama havasında karşılanan Dünya Çevre Günü’nü yaşam alanlarımızdaki çevre sorunlarına ve ekolojik yıkımlara dikkat çekme günü olarak kabul ediyor; bu gün vasıtasıyla sorunlara karşı direnme ve onlarla mücadele etmenin elzem olduğunun yeniden altını çiziyoruz. Platformumuzun çalışma alanı olan Ege Bölgesi sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışı gibi sorunların paralelinde birçok çevre-ekoloji sorununun kıskacında.
EGE BÖLGESİNİN ÇEVRE SORUNLARI
Ege Bölgesi doğal zenginlikleriyle olduğu kadar bu zenginlikleri tehdit eden çevresel saldırılarla da gündemde. Tarım arazileri, ormanlar, meralar, su varlıkları ve kıyılar, sermaye projeleriyle kuşatılmış durumda. Bu açıklamayla bölgenin en yakıcı çevre sorunlarına dikkat çekiyor, tüm Egelileri havayı, suyu, toprağı savunmaya, yaşama sahip çıkmaya, mücadelemize katılmaya çağırıyoruz.
Fosil Yakıt Tehdidi: Aliağa Termik Santrali
Aliağa’da yıllardır ruhsatsız çalışan İzdemir Termik Santrali’ne 2025 yılında yeniden ÇED olumlu kararı verildi. Bu karar, Anayasa Mahkemesi ve yerel mahkeme kararlarını görmezden gelerek, halk sağlığını ve çevre üzerindeki etkileri yok sayıyor. Bölgede hava kirliliği, asit yağmurları ve kanserojen partikül madde oranlarında artış gözleniyor. Bu santralin faaliyetine devam etmesi, iklim kriziyle mücadelede Türkiye’nin yükümlülüklerine de aykırıdır.
Gemi Söküm Alanları: Aliağa Dünyanın Gemi Çöplüğü mü?
Aliağa’daki gemi söküm tesisleri, başta AB dışı ülkelerden gelen eski ve radyoaktif atıklı gemilerin sökümünde kullanılan tehlikeli yöntemlerle gündemde. Söküm işlemleri sırasında ortaya çıkan ağır metaller, asbest ve hidrokarbonlar, hem çalışanların sağlığını tehdit ediyor hem de deniz ve kara ekosistemine geri dönülemez zararlar veriyor. Denetimsizlik ve sürecin şeffaf yürütülmemesi bu sorunu daha da derinleştiriyor.
Altın Madenciliği: Ege’nin Her Köşesinde Ekokırım
Altın madenciliği faaliyetleri siyanür liçi ve açık ocak yöntemleriyle Ege’nin dört bir yanında ciddi tahribat yaratıyor. İliç’te yaşanan faciaya rağmen faaliyetine devam eden şirketler, başta Dikili-Çukuralan, Efemçukuru, Bergama-Ovacık, Balıkesir İvrindi ve Eşme-Kışladağ olmak üzere daha birçok yerde yeraltı ve yerüstü su varlıklarını, tarım alanlarını ve yaşam alanlarını kalıcı olarak kirletip tehdit ediyor. Bu madenlerin faaliyetleri aynı zamanda uluslararası sözleşmelere ve AİHM kararlarına da aykırı.
Radyoaktif Atıklar: İzmir’in Görünmeyen Tehdidi
Gaziemir’deki eski Aslan Avcı Kurşun Fabrikası’nın arazisinde yıllardır gömülü olduğu bilinen nükleer içerikli atıkların bertarafı konusunda devlet kurumları bilimsel ve şeffaf olmayan yöntemlerle hareket ediyor. 2024 yılında başlayan temizlik operasyonlarında yüzlerce ton tehlikeli atığın nereye taşındığı bilinmiyor. Bölge halkının sağlığı da ciddi risk altında.
Harmandalı Çöplüğü: İzmir’in Atık Yükü
İzmir’in günlük atık üretiminin büyük kısmı, heyelan riski altındaki Harmandalı’na taşınıyor. 15 yıllığına kurulan tesise çöp dökülmeye devam edilmiş ve tesis düzenli depolama yerine vahşi depolamaya dönüşmüştür. Bu durum, yalnızca çevre sağlığı için tehdit değil; bölgedeki yurttaşlar için de bir yaşam hakkı sorunudur. Atık yönetiminde adalet, şeffaflık ve bilimsel planlama şarttır.
Çeşme Projesi: Turizm Kılıfıyla Yağma
Çeşme Yarımadası’nın %40’ını kapsayan ve turizm geliştirme bölgesi adı altında planlanan projeler, kıyıların ve ormanların özel sermayeye açılması anlamına geliyor. Danıştay kararıyla iptal edilen bu planlar, parça parça plan tadilatlarıyla yeniden gündeme getiriliyor. Bölge halkının erişimi kısıtlanıyor, ekolojik denge geri döndürülemez şekilde bozuluyor.
Yeşil Enerji mi, Yeni Tehdit mi?
Ege’de plansız şekilde ilerleyen yenilenebilir enerji projeleri (JES, RES, GES) doğa dostu olmaktan uzaktır. Jeotermal enerji santralleri özellikle Manisa ve Aydın’daki tarım arazilerini verimsizleştiriyor ve üzüm ile zeytin üretimini tehdit ediyor. Karaburun’daki RES ve GES projeleri ise biyolojik çeşitliliği yok ediyor. Enerji üretimi, bilimsel ölçütler doğrultusunda, gerçek ihtiyaçlar ölçüsünde ve yerelin rızası ile gerçekleştirilmelidir.
Su Varlıkları Tehlikede: İzmir ve Gediz Havzası
İzmir’in içme suyunu sağlayan Tahtalı ve Gördes Barajları çevresindeki madencilik ve sanayi faaliyetleri su kalitesini tehdit ediyor. Gediz Nehri, Küçük ve Büyük Menderes Havzaları yoğun endüstriyel tarım, endüstriyel hayvancılık, sanayi ve madencilik baskısı altında. Kuruma, kirlilik ve taşkın gibi birbirine zıt tehditlerle karşı karşıya kalan bu sistemler, kapsamlı havza koruma planlarıyla korunmalıdır.
Tarım Alanları Daralıyor: Gıda Güvencesi Tehlikede
Seferihisar, Selçuk, Ödemiş, Bergama, Alaşehir gibi bölgelerde tarım arazileri ya yapılaşmaya ya da enerji ve madencilik projelerine kurban ediliyor. Yoğun kimyasal kullanımı, tek tip üretim ve su varlıklarının aşırı tüketimi nedeniyle toprak verimliliği düşüyor, yer altı suları tükeniyor. Gıda egemenliğinin temel taşı olan küçük üreticilerin desteklenmesi, kooperatifleşmeler ve ekolojik tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması hayati önem taşıyor.
Kamulaştırmalar ve Direniş: Çayırlı Örneği
Tire-Belevi Yol Projesi gerekçe gösterilerek zeytinlik ve incirlikler acele kamulaştırma yoluyla ellerinden alınan Çayırlı köylülerinin direnişi, Ege’nin dört bir yanında yaşanan benzer gasp uygulamalarının simgesi haline geldi. Tarım toprakları ve kırsal yaşam alanları, rant projelerine kurban edilmemeli; köylülerin mülkiyet ve yaşam hakları korunmalıdır.
Körfez Kirliliği
Uzun yıllardır kentleşme baskısı altındaki İzmir Körfezi, artık bu kirliliği taşıyamaz haldedir. Bunun somut sonuçlarından birisi, toplu balık ölümleriyle kendini gösteriyor. Körfezi besleyen derelerin büyük çoğunluğu yol vb. ile yok edilmiş, kalan dereler ise beslenme alanlarının yapılaşma, sanayi ve madenciliklerle gasp edilmiş olmaları yüzünden artık körfeze su akışı yok denecek seviyeye düştü. Bu nedenle de körfez akıntısı durdu, kirlilik körfezde birikti. Bu konuda acil önlem alınmalıdır.
Hava Kirliliği
Başta Aliağa olmak üzere İzmir’de ve Ege’nin çeşitli bölgelerinde yoğun hava kirliliği yaşanıyor. Termik santraller ve sanayi tarafından oluşturulan bu kirlilik, yeterli denetimler olmadığı için giderek artıyor, halk sağlığını ciddi bir şekilde tehdit ediyor.
EGEÇEP olarak, Egelilerin sağlıklı kentlerde yaşama haklarını ve havayı, suyu, toprağı koruyarak doğadan ve yaşamdan yana mücadele sürdürüyor, tüm Egelileri ekolojik yıkıma karşı sürdürdüğümüz direniş ve dayanışmada birlikte yol yürümeye davet ediyoruz.