Bu kanunla iklim düzelmez – Av. Arif Ali Cangı
Dünya Sağlık Örgütü, 21. Yüzyılda en önemli sağlık tehdidinin iklim değişikliği olduğu tespitini yapıyor. İklim krizinin doğurduğu iklim olayları, Covid 19 salgını gibi küresel sağlık problemleri yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliğini tehlikeye atmış durumda. Bu tehlikeli gidişatı durdurmak için insanlığın acil ve radikal önlemler alması gerekiyor. Gelin görün ki, ne pahasına olursa olsun kalkınma, büyüme anlayışındaki kapitalist, endüstriyel sistem dünyanın geneline hâkim. Bu sistem içinde önerilen önlemler, dostlar alış verişte görsün türünden.

Bu konuda laf olsun diye 20 Şubat’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) bir kanun teklifi sunuldu. 2/2927 Esasını alan İklim Kanunu Teklifi, geçen hafta Çarşamba günü TBMM Çevre Komisyonu’nda görüşüldü. Görüşmelere İklim Adaleti Koalisyonu, Temiz Hava Hakkı Platformu gibi çevre hareketleri ile akademik meslek odaları temsilcileri de katıldılar, kanun teklifine karşı görüşlerini söylediler. Görüşmeye katılan arkadaşlar, “sözlerinin hiç kesilmeden dinlendiğini” söylediler. Sözler, kesilmemişti ama dikkate de alınmadı. Kanun teklifi Komisyon tarafından esaslı bir değişiklik olmadan aynı gün kabul edildi; bu hafta Genel Kurula gelmesi bekleniyor.
Hazırlanma süreci ve düzenlemelerine göre teklif edilen bu kanunla iklim değişikliğinin önüne geçilemez. Teklifin hazırlanma süreci nasıl bir kanun getirilmek istendiğinin ipucunu veriyordu. Çevre, Ekoloji ve İklim Hareketlerinden gizlenen Taslak İklim Kanunu ilk olarak, 18 Ağustos 2023’te, Ankara Sanayi Odası (ASO) sitesinden yanlışlıkla paylaşıldı. Kamuoyuna sızdığı yere bakıldığında, çıkartılmak istenen kanunun kimin çıkarına olacağını gösteriyordu. Nitekim yasa teklifinin daha amacını düzenleyen 1. maddesinde, iklim değişikliği ile mücadele “yeşil büyüme vizyonu”na bağlanmış. Doğal varlıkların yağmalanması, ekolojik yıkımın kılıfı olan “sürdürülebilir kalkınma” anlayışının yeşile boyanmasıyla bir şey değişmeyecek.
Tanımlar başlıklı 2. maddesinde, İklim değişikliğine uyumun “ortaya çıkabilecek fırsat” olarak tanımlanmış, bu da amacın yaşamın korunması olmadığını bize gösteriyor. Teklifin bütünü karbon salımını azaltmayı değil, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon kredilendirme gibi piyasa mekanizmaları kurmayı hedefliyor. Bu şirketlerin karbon kredisi satın alarak kirletmeyi sürdürmelerine yol açacaktır.
Teklifte 2053 Net Sıfır Emisyon hedefinden söz ediliyor. Net sıfır emisyon hedefi için ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulacak, tabii ki de kamu yararı gözetilecekmiş. Kanun teklifinde net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için zorunlu olan fosil yakıttan çıkışa ilişkin hiç bir düzenleme yok. Kömüre dayalı teşviklere devam ederek, mutlak azaltım ilkesi benimsenmeden, hazırlanan kanun teklifinde buna ilişkin söz kurmadan, Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşmak mümkün değil. İklim değişikliğinin müsebbibi olan politikaları uygulayan yürütme organı tarafından oluşturulan Karbon Piyasası Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı’nın başkanlığında sanayi, ticaret ve finans kuruluşlarından oluşan Danışma Kurulu’yla iklim değişiklkiği ile mücadele edilemez.
Kanun teklifinde iklim değişikliğine yol açan kent politikalarından, endüstriyel hayvancılıktan, ekokırımdan hiç söz edilmilyor. İklim değişikliğine yol açma eylemi, en büyük ekokırım suçunu oluşturur. Ekokırım; insan veya diğer canlıların hayatını tehlikeye atan, doğal veya kültürel varlıklar üzerinde ağır tahribata yol açabilecek, bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak zararlara yol açan eylemlerdir. Ekokırım suç olarak kabul edilmeden iklim değişikliğinin önüne geçilmesi mümkün değildir. Bu nedenle iklim değişikliği ile mücadele amacıyla hazırlandığı iddia edilen İklim Kanun Teklifi’nin ekokırım suçunu içermemesi hayati bir eksikliktir ve bu durum kanunun asıl amacının iklim değişikliği ile mücadele olmadığını belli etmektedir.
İklim Kanunu Teklifi bu haliyle iklimi koruyamaz. 100’ün üzerinde çevre, ekoloji ve iklim hareketinin imzaladığı Doğayı ve Yaşamımızı Koruyan Gerçek Bir İklim Kanunu İstiyoruz!” başlıklı açıklamaya kulak verilmesini öneriyorum “…iklim krizine neden olan tarım, enerji, sanayi ve madencilik politikalarında hiçbir değişiklik getirmeyen, iklim krizinin yol açtığı seller, fırtınalar, yangınlar gibi afetler için hiçbir önlem öngörmeyen, işçilerin haklarını güvence altına almayan, kadınların ve dezavantajlı grupların iklim krizi nedeniyle uğrayabileceği ayrımcılığı gözetmeyen, gençlere güvenceli bir gelecek vadetmeyen ve adalet mekanizmasını halkın talepleri doğrultusunda işletmeyen bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir. (..) Yaşamı, doğayı, iklim adaletini ve insan haklarını savunan, katılımcı bir süreçle hazırlanacak gerçek bir İklim Kanunu istiyoruz! Komisyona sunulan tasarı acilen geri çekilerek, sivil toplum kuruluşlarının ve bilim insanlarının görüş ve önerileri ile bilimi, iklim adaletini ve toplumsal ortak faydayı önceleyen bir perspektife uygun olarak yeniden yazılmalıdır. ”(1)
1 – https://www.change.org/dogaiciniklimkanunu