Basın Açıklamaları

MESLİSTE GÖRÜŞÜLEN İKLİM KANUNU TEKLİFİ İLE İKLİM KORUNAMAZ, TEKLİFİ TÜMDEN GERİ ÇEKİN, İKLİM KANUNUNU BİRLİKTE YAPALIM

İklim Kanunu Teklifi, iki buçuk aylık bir bekletmenin ardından, hiçbir katkı alınmadan,iktidar tarafından eski haliyle 25 Haziran’da yeniden TBMM Genel Kurulu’na getirildi. TBMM Genel Kurulu’nda geçen hafta görüşülmeye başlandı. 25-26 Haziran tarihlerinde yapılan birleşimlerde tüm karşı çıkışlara rağmen, toplantı yeter sayısı ve sahte oy tartışmaları arasında ilk 11 maddesi kabul edildi.

Kanun teklifinin TBMM Çevre Komisyonu’ndaki görüşmeleri bir günde tamamlanmıştı ancak Genel Kurul süreci uzun sürüyor. Bu haftaki görüşmeler de gönülsüzceydi. Genel Kurul Salonu’ndaki İktidar Partisi sıraları bomboştu. Sadece oylamaya katıldılar, kendilerine verilen parmak kaldırma görevini yerine getirdiler.

Bu arada teklife yönelik itirazlar da çoğaldı. İtirazları ve itiraz edenleri iki gruba ayırmak mümkün.

İKLİM KRİZİNE ÇARE ARAYAN MUTERİZLER

İklim krizi vardır diyen ve bunu dert edenler, teklifin krize çare olacak düzenlemeler içermediği, “karbon piyasası düzenleme kanunu” niteliğinde olduğu yönünde itirazda bulunuyorlar. Bu kanun teklifinin geri çekilmesini, iklimle meşgul olan sivil toplum kuruluşlarının ve bilim insanlarının görüş ve önerileri ile bilimi, iklim adaletini ve toplumsal ortak faydayı önceleyen yeni bir kanun teklifi hazırlanmasını istiyorlar. Halkın İklim Kanunu kampanyasını yürüten İklim ve Ekoloji Hareketleri Grubu’nu, “İklim Krizine Çare Arayan Muterizler” olarak adlandırabiliriz.

İKLİM KARŞITI MUTERİZLER

Muterizlerin diğer grubu ise iklim değişikliğine masal, iklimi korumaya yönelik uluslararası sözleşmeleri ve oluşumları küresel saldırı olarak nitelendirenlerden oluşuyor. Onlara göre ulus devlet küresel bir saldırıyla karşı karşıya. Bu nedenle İklim Kanunu katiyen çıkmamalı. Bunlara “İklim Karşıtı Muterizler” diyebiliriz.

Küresel sıcaklığın artışına, iklim değişikliği tartışmalarının başladığı dönemden bu yana karşı çıkan bilim insanlarının bir kısmının bilim insanı görüntüsünde fosil yakıt endüstrisi şirketlerinin çıkarlarına hizmet edenler olduğu ortaya çıktı. Onlara göre bu, yerkürenin doğal döngüsünün sonucuydu. Oysa, iklim döngüsü yüzlerce- binlerce yılda gelişen bir olgu. Küresel çaptaki sıcaklık artışının, endüstri devrimi denilen hızlı sanayileşme ile paralel yürümesi, iklim krizinin temel nedeninin, kapitalist üretim tarzı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu kargaşa içinde son yıllardaki iklim krizinin hayatımıza dayattığı olağandışılıklar üzerine bilimsel anti-tezcilerin itirazları duyulamaz oldu.

İklim sorunu, kısa vadeli çıkarlara feda edilemeyecek kadar yaşamsal bir ssorundur. İklim krizine sebep olan bu dönem kuşakların, varlık yokluk derecesinde iklim krizinde önemli sorumluluğu var. Krizin daha fazla derinleşmesinin önüne geçmek, doğanın kendisini yenileyebilmesine ortam yaratacak, yeryüzündeki yaşamın sağlıklı devamını sağlayacak düzenin kurulmasından başka çıkar yol gözükmüyor. Gündemde olan teklif bu haliyle kanunlaşırsa iklim krizine çare olamaz.

Bu teklif, iklim krizine yol açanlarla birlikte hazırlanmıştır. Nitekim kanunun amacı, yeşillendirilmiş “büyüme” olarak, iklim değişikliğine uyumla “ortaya çıkabilecek fırsatlardan yararlanmaya yönelik süreç” olarak tanımlanmış.

  • Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Emisyon Ticaret Sistemi piyasası (ETS piyasası), Gönüllü Karbon Piyasalar, İkincil piyasalar: Karbon fiyatlandırma araçları, Karbon kredisi, Piyasa istikrar mekanizması gibi tanım ve mekanizmalarıyla, teklifin “karbon piyasasını düzenleme kanunu” olarak çıkartılmak istendiği görülüyor.
  • İklim değişikliğine yol açan yağma ve talan politikalarını uygulayan yürütme organı tarafından oluşturulan Karbon Piyasası Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı’nın başkanlığında sanayi, ticaret ve finans kuruluşlarından oluşan Danışma Kurulu’yla kanunun kimin için, kimin çıkarına çıkartılmak istendiği görülüyor.
  • Teklifte 2053 Net Sıfır Emisyon hedefinden söz ediliyor. Ancak planlama ve uygulama araçlarında bu hedefe nasıl ulaşılacağına hiç yer verilmemiş. Örneğin iklim krizine yol açan en önemli etkenlerden olan fosil yakıttan çıkışa ilişkin hiçbir düzenleme yok.
  • Teklifle net sıfır emisyon hedefi konulurken, diğer yandan kömür ve kömüre dayalı teşviklerden vazgeçilmiyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi ve İdare Mahkemesi kararları çöpe atılarak Aliağa’daki İzdemir Termik Santrali çalışmasını sürdürüyor. Önce İdare Mahkemesi, ardından 2003 yılında AİHM’in verdiği kararlara rağmen, Muğla’daki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri çalıştırılmakta ısrar ediliyor. Göz göre göre Akbelen’de ekokırım suçu işlendi. Şimdi de Torba Kanun Teklifiyle, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Kanunu delinmek suretiyle zeytinlikler yok edilerek kömür çıkartmaya devan ederek termik santrallerin ömrü uzatılmak isteniyor. 40 yıldır bölgeyi kömür karasına bulamış, çevreye ve halk sağlığına çok büyük zararlar vermiş olan Afşin Elbistan Termik Santrali’ne 2 ünite daha eklenmeye çalışılıyor. “Cudi’de petrol bulduk” şeklinde fosilleşmiş propaganda yapılıyor.
  • Bu politikalar devam ettiği, en önemli yutak alanlar olan ormanlar ve korunması gereken doğal alanlar iklimi mahveden projelere tahsis edildiği sürece iklimi koruma sözünün hiç bir kıymeti yok.
  • İklim krizi, kapitalist üretim tarzıyla oluşturulmuş bir gerçekliktir. Bu krizi önlemek hepimizin sorumluluğudur. Evet, İklim Kanunu mutlaka olmalı. Ancak sadece piyasa çıkarını gözeten bir kanun değil, konuyla ilgili meslek odaları, Demokratik Kitle Örgütleri, Sivil Toplum Örgütleri temsilcilerinin de katıldığı, şeffaf ve katılımcı bir hazırlık süreciyle tek amacı iklimi korumak olan gerçek anlamda İklim Kanunu yapılmalıdır.

EGEÇEP olarak, süreci yakından izliyor, yukarıdaki önerilerimiz doğrultusunda katkı vermeye hazır olduğumuzu duyuruyoruz. Mevcut anlayışla yapılmak istenen sözde İklim Kanunu’na ise sonuna kadar direnmeye kararlıyız.

EGEÇEP YÜRÜTME KURULU ADINA

EŞ SÖZCÜLER

Derya LİM Arif Ali CANGI

0533 761 4375 0532 363 4398

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir