HİROŞİMA’DAN FUKUŞİMAYA ….
NÜKLEERE TESLİM OLMAYACAĞIZ… GELECEĞİMİZİ KARARTMAYACAĞIZ…
Bu hafta insanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden birinin yıl dönümü. 2. Dünya Savaşı’nın son aşamasında, 6 Ağustos 1945 günü, ABD’nin Hiroşima’da gerçekleştirdiği uranyum bombasıyla yaptığı saldırının üzerinden tam 80 yıl geçti. Bu ilk bomba, bir anda (resmi verilere göre) 92 bin kişin ölümüne neden olmuş, açığa çıkan radyasyon dolayısıyla da 1950 yılından itibaren 200 bin kişi daha hayatını kaybetmişti. Üç gün sonra ABD, bu sefer Nagazaki’ye bir plütonyum bombası atmış ve yerden 6 kilometre yükseğe kadar çıkan dumanlar oluşmuştu. Nagazaki’deki bomba yüzünden de ilk anda 70 bin kişi öldü, on binlerce insan da ilerleyen yıllarda nükleer serpinti sonucu hayatlarını kaybetti. En az bu kadar insan da çeşitli hastalık ve sakatlıklarla yaşadı yıllarca.
Tarihe ilk nükleer saldırı olarak geçen Hiroşima’da yaşanan felaket sonrasında nükleer silah denemeleri, nükleer santral teknolojisi, dünyada sayısı artan nükleer santraller, nükleer kazalar ve Çernobil, Fukuşima ile etkileri hala devam eden felaketler ders olması gerekirken yöneticiler tarafından umursanmıyor. Ülkemiz de bugün Akkuyu’da ve Sinop’ta, belirsiz bir nükleer felakete sürükleniyor…
Bugün yaşananlardan ders almayan sistem; ülkemizi doğal varlıkları, yaşam alanlarını “enerji ihtiyacı” ve “mutfak tüpünden daha az tehlikeli” gibi gülünç argümanlarla nükleer maceraya sürüklüyor.
Akkuyu’da yapımı tamamlanma aşamasındaki NGS, daha yapım aşamasında pek çok kaza yaşandı. Santralin konuşlandığı alanın altındaki karstik boşluklu yapı, sık sık küçük çapta da olsa çatlamalara neden oldu. Korkuyoruz! Ya bu çatlamalar, santral çalışırken de oluşursa. Olmayacağının hiçbir garantisi yok. Çok hassas olan santral yapısı, böyle bir durumda patlayabilir mi? Olmayacağını kim garanti edebilir?
Nükleer santrallerin tehlike yaratmayacağını savunanlar, Gaziemir’de ortaya çıkan ve sadece nükleer santrallerden çıkabilen Eu252 nükleer atıklarına halen çözüm bulamamışlardır. Tesis alanında, tespitinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen yıllarca temizlenemeyen atıklar İzmirlilerin yaşamlarını tehdit etmiştir. Israrlı takiplerimiz ve açtığımız davalarla gerçekleştirildiği ileri sürülen temizleme işleminin sonuçları hakkında kamuoyuna sağlıklı açıklama yapılmamıştır. Klasik bir moloz temizliği anlayışıyla kamyonlara yüklenen radyasyon bulaşıklı atıkların nereye götürüldüğü belli değildir. Gerçekten alan temizlenmiş midir? Diğer yandan, bu atıklar Gaziemir kurşun fabrikasına nereden, nasıl gelmiştir? Radyasyon bulaşıklı kurşunlar nerelerde kullanılmıştır? Yıllardır sorduğumuz bu sorular havada kalmakta, yetkililerden inandırıcı bir açıklama gelmemektedir.
Yanı başımızda, Manisa Köprübaşı’nda; Aydın Söke Kisir Köyünde yaşayanların çoğunda kansere yol açan terk edilmiş uranyum madenlerinden yayılan yüksek radyasyona çözüm üretilmemekte, o bölge halkı kanserle savaşırken, toprak su her gün daha çok kirlenmektedir. Bu sorun görmezlikten gelinirken, ülkenin birçok yerinde uranyum aramaları başlatılmıştır. Bu nedenle de yeni Kisir’lerin oluşması endişesini taşımaktayız.
Elektrik enerjisinin ülke genelinde tek elden yönetilememesi nedeni ile elektrik kesintisine yol açacak ihmalkarlık ortaya çıktı. Elektrik kesintilerinin sebebini açıklayamayan, enerji politikalarını yönetemeyen, yürütme becerisine sahip olmayanların, Nükleer Santral ile ilgili verdikleri güvencelere kim inanır? Bir nükleer kazanın oluşma riskini mutfak tüpüyle kıyaslayıp, yarattığı etkiyi görmezden gelenler, Türkiye’yi nükleer çöplüğe dönüştürecekler.
Bilindiği gibi Fukuşima Nükleer Santral kazası, bir deprem sonrası ve santralin kendisinde değil soğutma sisteminde oluşan bir arıza yüzünden ortaya çıkmıştır. Topraklarının % 92 si deprem bölgesinde olan ülkemizde de benzeri bir felaketin yaşanmayacağına hiç kimse garanti edemez.
Bir önemli nokta ise bölgemizde yaşanan istikrarsızlıktır. Ülkemiz, Ukrayna’da Zaporijya Nükleer Santraline yapılan saldırılar ve İran’daki nükleer tesislere yapılan saldırıların tam da ortasında yer alıyor. Bu nedenle de kurulacak NGS’ler hiçbir zaman tam güvenli olamayacak ve sürekli diken üzerinde yaşayacağız.
Hiroşima’da, Nagazaki’de, Çernobil`de, Fukuşima`da yakılan ağıtlarla dökülen gözyaşına, Akkuyu için dökülecek gözyaşları eklenmesin. Nükleer enerji santrallarının gereksizliği, yanlışlığı konusunda konuşmaktan, anlatmaktan, sesimizi duymayan “karar vericiler”in, etkili ve yetkili insanların aymazlığını deşifre etmekten asla yorulmayacağız.
EGEÇEP olarak ne bu ülkede ne de Dünya üzerinde Nükleer Santral istemiyoruz. Elektrik Mühendisleri Odası’nın bakanlık kaynaklarına dayanarak yaptığı açıklamalara göre, ülkemizde enerji azlığı değil tersine enerji fazlalığı bulunmaktadır. Buna karşın, riskleri çok yüksek olan nükleer maceraya atılmanın yanlış olduğunu ısrarla vurguluyoruz.
Bir kez daha haykırıyoruz: NÜKLEERE HAYIR, NÜKLEERSİZ GELECEĞİ MUTLAKA KURACAĞIZ
EGEÇEP YÜRÜTME KURULU ADINA
EŞ SÖZCÜLER
Derya LİM Arif Ali CANGI
0533 761 4375 0532 363 4398
