Basın AçıklamalarıTüm Yazılar

Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat

Basına ve Kamuoyuna

Sokakta yasayan köpeklerin popülasyonunun bu kadar artmasının sebebi, 20 yıl önce belediyelere kısırlaştırma ve bakımevi kurma hükmü ile çıkan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun belediyelerce uygulanmamış olmasıdır. Şimdiye dek “Barınak” ismi ile bilinen bakım evlerini kurmayan ve kısırlaştırma yapmayan belediyelerin sayısı 1.200’e yakındır. Toplam Belediye sayısı ise 1.389’dur.Yani sadece 189 belediye barınak yapmıştır. Bu barınakların de neredeyse tamamına yakını personel, ekipman ve veteriner bakımından eksiklidir. 

 20 senelik bu süreçte Tarım Orman Bakanlığı görev ihmalinde bulunan belediyeleri yeterince denetlememiştir.

Bizler, sokaktaki canların dostları, her canlının güvenli ve huzurlu yaşam sürdüğü bir ülkeyi arzulayan vatandaşlar olarak haftalardır bu yasanın çıkartılmaması için Türkiye’nin dört bir yanında sokakta, meydanlarda olanca gücümüz ile direndik. 

Meclise AKP-MHP iktidarı tarafından sunulan 5199 Sayılı Hayvan Hakları Kanununun 5 ve 6. Maddelerinde yapılan değişiklik ile ilgili kanun, özellikle sokak köpeklerinin sokaklardan toplanarak barınaklara hapsedilmesini, 30 gün içinde sahiplenilmez ise öldürülmesini, yani toplu olarak katledilmesini düzenlemektedir. Sokak köpekleri vahşi veya saldırgan oldukları için değil sermayeye kar sağlamadıkları için istenmiyorlar. İnsanlar gibi sokak hayvanları da ekosistemin birer unsuru olarak yaşamlarını sürdürme hakkına sahiptir.

Bu çerçevede;

• Köpeklerle aynı çevreyi zarar görmeden ve zarar vermeden paylaşmak binlerce yıldır başarılmıştır ve başarmaya devam edilebilir.

• Bunun için kısırlaştırma ile üremeyi kontrol altına alma yeterlidir.

• Sayın Cumhurbaşkanı’nın sokakları köpeksizleştirmeyi benimsemesi 2020’den itibaren demeçlerinde net olarak görülmektedir; sokak hayvanlarının yerini barınaklar olarak tanımlamaktadır.

• Köpekler üzerinden münferit üzücü olaylar yaşandığı gerçektir. Bunlara yakından bakıldığında, bir kısmının sahipli hayvanlar üzerinden ve özellikle insan tedbirsizliği kaynaklı olduğu açıktır.

• 2000 öncesi yaygın olan “itlaf”, “zehirleme” toplumun baskısı ile kalkmıştı. Şimdi bu uygulamayı geri getiremeyeceklerine göre, köpekleri toplayıp, “gözlerden uzak” öldürme amaçlanıyor. İngiltere uygulaması ile kastedilen şudur: Sokak köpeklerin toplama alanlarına alınması, “sahiplenilmeleri için belli bir süre tanınması”, bu sürenin sonunda da uyutma adı altında “öldürülmeleri”.

• Toplumumuz öldürmenin adını ötanazi olarak değiştirildiğinde ya da uyutma gibi yumuşak ifadeler kullanıldığında, bunu kabul eder mi? Hayır. Çünkü itlafın yasal olduğu yıllarda dahi, toplumun baskısı ile uygulanması sınırlanmış ve en sonunda kaldırılmıştı. Ayrıca ötanazi bizim ülkemizde kabul edilen bir uygulama değildir. Yasalarımızda ötanazi diye bir kavram ve kabul yoktur. Ötanazi insanın kendi irade ve isteği ile ölmek isteği ve bunun sağlık kuruluşlarınca uygulanması olarak tanımlanabilir. Köpeklerin kendi irade ve istekleri olamayacağına göre bunu veteriner hekim kararına bırakmak ötanazi değil bir nevi idam kararıdır.

• Türkiye coğrafyası, sokağını köpeklerle paylaşma konusunda yüzlerce yıllık bir geleneğe ve kültür mirasına sahiptir. 1910’da “Hayırsız Ada” olayı ve sonrasındaki etkileri göstermektedir ki toplum köpekleri öldürmeyi ve tecrit etmeyi kabul etmemektedir.

• AKP hükümeti yıllar içinde çok kere tasarılar getirerek 5199/6. Maddeyi kaldırmaya çalışmış ama toplumun ve hayvan hakları savunucularının tepkisi ile her seferinde durmuştur. Buna karşın, hayvana karşı artan şiddetin önlenmesi için kamuoyunun baskısı üzerine 2021’de 7332 sayılı kanunu çıkarmak zorunda kalmıştır. Bu yasa hayvanları mal değil can olarak tanımlamakta ve şiddete karşı bazı cezalar getirmektedir.

AKP KÖPEK NÜFUSUNU NEDEN YÖNETEMEDİ:

1. EN EKONOMİK, BİLİMSEL ve VİCDANİ ÇÖZÜM ANLAŞILMIYOR

• Hükümetin sırt çevirdiği “Kısırlaştır, Aşıla, Yerinde Yaşat” olarak tariflenen yöntem, köpeklerin nüfus yönetiminin en ekonomik, bilimsel ve vicdani yöntemidir. 5199’da tanımlanmasına rağmen 20 yıldır köpek nüfusunun kontrol altına alınmaması, bu yasanın uygulanmamış olmasındandır.

• Yerinde yaşatmanın kritik gerekçelerinden bir tanesi hala anlaşılmamaktadır. Üremesi durmuş, aşıları yapılmış bireyin yerine bırakılma nedeni, bu alanı koruyarak, diğer kısır olmayan ve aşılanmamış bireylerin o bölgeye kayışını engellemesidir.

2. TOPLAMA KÖPEKSİZLEŞTİRMEYİ SAĞLAMAYACAĞI GİBİ SÜRDÜRÜLEBİLİR DE DEĞİLDİR

• Doğal yaşam alanı adı altında yapılması planlanan devasa köpek tecrit merkezleri en temel yaşama hakkının ihlali olup, yanı sıra büyük yatırım gerektirir ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar gereği sürdürülemez.

• Yerel yönetimler, tıbbi olanakları yeterli klinikler ve donanımlı kadrolarıyla kısırlaştırma ve aşılamaya öncelik vermeli, bu yolla sokaklarda yaşayan köpek nüfus kontrolünü sağlamalıdır. Zira düzenli beslenen ve düzenli bakımı yapılan sahipli köpeklerin dahi ortalama yaşam süresi 10-12 yıl iken bu sokakta yaşayan canlar için 4-5 yıla inmektedir. Bu da bize kısırlaştırma ile sokaktaki köpek sayısının kısa bir sürede kontrol altına alınabileceğini göstermektedir.

3. BELEDIYELER KISIRLAŞTIRMA YAPMIYOR

• Serbest dolaşan köpeklerin nüfusunun yönetilmesi sorumluluğu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu (2004) ile belediyelere verilmiştir. Yasanın en kritik 6. maddesi, belediyelerin köpekleri kısırlaştırıp, aşılayıp, küpeleyip, “aldıkları yere bırakmalarını” emreder.

• 6 Ocak 2023 itibariyle 1389 belediyenin sadece 189’unun geçici bakım evi olması göstermektedir ki yasanın çıkmasından 20 yıl geçmesine rağmen, belediyelerin %83’ü kısırlaştırma yapmamaktadır.

4. EVCIL KÖPEK ÜRETIM ve SATIŞI DURDURULMADAN ÇÖZÜM OLMAZ

• Ruhsatlı ya da ruhsatsız üretim çiftlikleri ve satışı, yurtdışından kaçak getirilen cins köpekler, kaçak hayvan dövüşleri için üretim, kırsalda kangal ve akbaş başta olmak üzere serbest köpek üretimi, sokaktaki nüfusu düzenli beslemektedir.

• Bugün sokağa terk edilen hayvanlar arasında her cinsten, yaştan köpek bulunmasının nedeni bu kontrolsüzlüktür. Sokakta yaşayan köpek nüfusu kontrol altına alınıncaya kadar, üretime ve köpek-kedi satışına izin verilmemelidir.

5. ÜLKENIN BİLİM İNSANI, VETERİNER HEKİM VE GÖNÜLLÜ GÜCÜ KULLANILMIYOR:

Türkiye genelinde 37 veteriner fakültesi, en az 1119 veteriner muayenehanesi, 63 poliklinik, 55 hayvan hastanesi bulunmaktadır. Kentten, kırsala, köylere kadar köpekleri koruyan, kısırlaştırma yapan binlerce hayvan seven ve gönüllü büyük bir insan kaynağı bulunmaktadır. Ne bakanlık ne de belediyeler, bu kaynaklarla eşgüdüm haline birlikte çalışma yöntem ve pratiğini geliştirmemektedir.

6. TOPLUM BİLGİLENDİRİLMİYOR

Sahipli köpeklerin kısırlaştırılmasını teşvik etme, sokaktaki köpeklere nasıl yaklaşılacağını öğrenme konusunda toplum bilgilendirilmemektedir. Okullarda aynı çevreyi paylaştığımız hayvanlara ve köpeklere yaklaşma kuralları da öğretilmelidir. 

NE KÖPEKLERİN TECRİT EDİLMESİNİ NE DE KÖPEKSİZ SOKAKLAR İSTİYORUZ

• Hiçbir köpeğin adı ne olursa olsun, doğal yaşam alanına/geçici bakım evine/ kapatılmasına HELE HELE ÖTANAZİ ADI ALTINDA ÖLDÜRÜLMELERİNE onay verilemez.

• Kısırlaştırma, aşılama ve tedavisi yapılan hayvanlar mahallelerindeki yaşam alanlarına geri bırakılmalıdır.

• Barınakta sadece sokakta yaşayamayacak derecede engelli, yaşlı ve hasta hayvanların tedavi ve bakımı üstlenilmelidir.

Yasa çoğunun neyi oyladığının bilincinde dahi olmadığı AKP-MHP milletvekillerinin oyları ile TBMM de kabul edilmiş olabilir. Bizler bu yasaya karşı sokaklarda, meydanlarda direnen hayvan severler, doğa severler hayvanların ve özellikle köpeklerin sokaklardan toplanmasına seyirci kalmayacağız olanca inadımız ile direnmeye devam edeceğiz.

KISIRLAŞTIR AŞILAT YERİNDE YAŞAT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir